Okullarda öğrencilere her hangi bir desin içeriği verilirken öğrenciler her zaman sorar. Hocam bu bizim işimize yarayacak mı gerçek hayatta bize lazım olacak mı? Aslında öğrencilerin öncelikle bu sorularını cevaplayıp derslere öyle başlamak lazım.
Bilgi özgürlüktür. Tersinden okursak bilgisizlik köleliktir. İfadeyi biraz hafifletelim. Bilgisizlik birilerine bağımlı yaşamaktır. Her konuda yanında birini aramaktır. Öz güven eksikliğidir. Çaresi bilgidir bilgi sahibi olmaktır. Birkaç örnek vererek konuyu anlaşılır hale getirelim.
Dersimiz coğrafya: Türkiyemizi biraz tanısak kendi şehrimizi, başka şehirlerimizi yaylalarımızı tatil beldelerini kayak merkezlerini tarihi anıt yerlerimizi vesaire. Bineriz arabaya nereyi görmek istersek oraya gideriz.
Bilmiyorsak bilen birilerine takılıp onu rehber kabul edip onun güzel dediği yerleri gezer geliriz.
Yön bulma bilgilerini öğrensek kaybolma durumumuz olmaz.
Matematikte dört işlem bile para ile olan ilişkilerimizi kolaylaştırır.
Din konusunda da aynıdır. Temel kaynaklar bellidir okunur ve anlaşılır. Ama ben okuyamam ve anlayamam derseniz dini farklı şekillerde yorumlayan insanların peşinden gitmek zorunda kalırsınız.
Bilgi özgürlüktür. Seçme hakkıdır. Önüne konulan tercihleri yorumlayıp karar verme demektir. Bu düşünce size çok basit gelebilir. Hocam zaten biz bunları biliyoruz. Burada farklı olan ne? Ne anlatmaya çalışıyorsun diyen de olabilir.
Basit düşünme veya düşünebilme bilgi ile olur. Her zaman başkalarının düşüncelerini onaylıyorsanız bir sohbette kendinize ait bir cümleniz yoksa
Evet hoca efendi doğru söylüyor
Bu nasıl çalışıyor.
Biri gelse de şu işi bir tarif etse
Birini bulsan da şu paramı bankamatikten çektirsem veya yatıttırsam.
Basit ifadeler ama başkalarına bağımlı ifadelerdir.
Bu durum öğrenci için değil her hangi bir komu personeli veya özel sektör çalışanları içinde aynıdır. çalıştığı işin sorumluluklarını, kendi özlük haklarını bilirse ast üst ilişkileri o kadar sağlıklı olur
İnsan her şeyi bilmek zorunda değildir ama kendisini toplumda ifade edebilecek kadar her türlü bilgi sahibi olmak zorundadır.
Dini anlamda da ilim öğrenmek farz. Öğrencinin zengin veya fakir olduğuna bakılmaksızın desteklenir ve Zekat verilebilir.
Bu anlattıklarımıza en güzel örnek Abdurrahim KARAKOÇ un şu şiiridir.
İsyanı sukut
Gitmişti makama arz-ı hâl için
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasın, sigara sardı
Daldı.. neden sonra garsonu gördü
'Çay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
İçmedi, masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
'Say' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Döndü, gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evime döktüler ateş
Sordum: 'memleketin neresi gardaş? '
'Köy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Yürüdü, kör-topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini.. vazgeçti birden,
'Oyyy' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bu duruma düşmemek, başı öne eğmemek için bilgi özgürlüktür.
Sevgi ve muhabbetlerimle.